19 Mayıs 2017 Cuma

Hayali Gezginler Kulübü (Ulysses Moore #12) [Il Club dei Viaggiatori Immaginari]
Pierdomenico Baccalario
Sayfa Sayısı: 288
Çevirmen: Delal Aydın
Doğan Egmont
1. Baskı, 2012, İstanbul

DİKKAT. Bu yazı, kitap yorumundan başka her şeyi içerebilir!

Çocukluğumun biricik efsanesi. İlkokuldayken ülkemizde sadece ilk altı kitabı yayınlandığı için, onları büyük bir hevesle yalayıp yutmuştum. Hatırlıyorum, 2. veya 3. sınıftayım dedemle beraber gidiyoruz bir alışveriş merkezine, gözüm yılanlı bir kapağa takılıyor ve üzerinde de üç çocuk var. Okumayı öğreneli pek olmamış ama işte içimde tarifsiz bir heves var ve dedem, canım dedem, hemen alıyor. Böylelikle okuma hevesimi bana kazandırmış olan ve hayatım boyunca etkilerini en ufak şeyde olsa dahi görebileceğim bir dünyaya adım atıyorum. Eve gidince de içine imza atmasını istiyorum, hem imza atıyor, hem de şöyle yazıyor: “Dedesinden Miray’a hediye.” Huzur içinde uyusun.

   Ortaokuldayken son kitapları yayınlanmaya başlayınca da çıkar çıkmaz aldım ve hiç vakit kaybetmeden seriye tekrar başladım. Arkadaşımla beraber okurduk bu seriyi ve çılgınlar gibi Zaman Kapılarını, geçmişe gitmeyi, Salton Uçurumu’nu, Argo Villası’nı, Jason, Julia ve Rick’i tartışırdık. Oblivia Newton vardı, Manfred vardı, Nestor, Fred Ayaktauyur, Öğretmen Stella, Calypso, Leonard, Kara Valkon, Peter Dedalus ve daha niceleri. Son altı kitapta da olaylar farklı bir yere evrilerek yeni karakterler dahil oldu ama yine de seriye olan bağımda zerre bir aksaklık yaşanmadı. Çok sevmiştim, çok seviyorum ve çok seveceğim.

  Bloglara filan yorumlar atardım, hatta bir ara Argo Villası’nın gerçek olup olmadığıyla alakalı araştırmalarımı paylaşmış ve olumlu tepkiler almıştım. Sonra, İtalya’ya ve Kilmore Koyu’na gitmeyi çılgınlar gibi hayal ederdim. Ne günlerdi.

  Serinin son kitabını ise hiçbir zaman okumadım, diğerlerini defalarca kez tekrar ettim ama nedense elim son kitabına gitmedi. Belki bu karakterlere veda etmek istemedim, belki bu dünyanın biteceğini kabullenmek istemedim ama fazla duygusallığa gerek yok sanırım, insan büyüdüğünde daha realist olmaya başlıyor. Bugün başladım ve bugün de bitirdim. Dikkatimi çeken şey, karakterlerin pek çoğunun adlarının Yunan mitolojisine dayanması. Peter Dedalus mucit bir insan kitapta, mitolojiye göre de Daidalus, her işe eli yatkın bir insanla özdeşleşiyor. Calypso veya, sırrı yavaş yavaş sonda döküyor, mitolojiye göre de Kalypso gizemli tanrıça demek.

 Başlarda ve ortalarda tempo hiç düşmedi ve o tanıdıklık hissi biraz beni mutlu etti, sonunda ise karakterlerin sonraki yaşamları özetlenerek mutlu bir son yapıldı. Bir çocuk kitabı olduğunu bilmeme ve böyle biteceğini tahmin etmeme rağmen yine de hayal kırıklığına uğradım. Kitap bittiğinde milyonlarca soru cevapsız kaldı, bazı karakterlere de ne olduğunu bilemedim. Olaylar öylesine çabuk bitti ki, bir olayın var olup olmadığı bile meçhul, önceki kitaplarda böyle hissetmemiştim, tatmin olmuştum. Sonra, çok tozpembe bir şekilde son bulması ve Penelope’nin ortaya çıkışı vs. gibi durumlar da aşırı derecede yavan kalmış, bir yüz sayfa daha olsa, çok daha oturaklı bir biçimde final yapılabilirdi. Çok özensiz, yazılmak için yazılmış, bitse de gitsek edası sezilen bir bitiş olması azıcık üzdü beni.


  Belki de ben büyümüşümdür ama, belki bir beş sene önce okumuş olsaydım, bu kitap beni mutlu edebilirdi. Yine de teşekkürler, Pierdomenico.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder