Hayali Gezginler
Kulübü (Ulysses Moore #12) [Il Club dei Viaggiatori Immaginari]
Pierdomenico
Baccalario
Sayfa Sayısı: 288
Çevirmen: Delal Aydın
Doğan Egmont
1. Baskı, 2012, İstanbul
DİKKAT. Bu yazı,
kitap yorumundan başka her şeyi içerebilir!
Çocukluğumun biricik efsanesi. İlkokuldayken ülkemizde
sadece ilk altı kitabı yayınlandığı için, onları büyük bir hevesle yalayıp
yutmuştum. Hatırlıyorum, 2. veya 3. sınıftayım dedemle beraber gidiyoruz bir
alışveriş merkezine, gözüm yılanlı bir kapağa takılıyor ve üzerinde de üç çocuk
var. Okumayı öğreneli pek olmamış ama işte içimde tarifsiz bir heves var ve
dedem, canım dedem, hemen alıyor. Böylelikle okuma hevesimi bana kazandırmış olan
ve hayatım boyunca etkilerini en ufak şeyde olsa dahi görebileceğim bir dünyaya
adım atıyorum. Eve gidince de içine imza atmasını istiyorum, hem imza atıyor,
hem de şöyle yazıyor: “Dedesinden Miray’a hediye.” Huzur içinde uyusun.
Ortaokuldayken son
kitapları yayınlanmaya başlayınca da çıkar çıkmaz aldım ve hiç vakit
kaybetmeden seriye tekrar başladım. Arkadaşımla beraber okurduk bu seriyi ve
çılgınlar gibi Zaman Kapılarını, geçmişe gitmeyi, Salton Uçurumu’nu, Argo
Villası’nı, Jason, Julia ve Rick’i tartışırdık. Oblivia Newton vardı, Manfred
vardı, Nestor, Fred Ayaktauyur, Öğretmen Stella, Calypso, Leonard, Kara Valkon,
Peter Dedalus ve daha niceleri. Son altı kitapta da olaylar farklı bir yere
evrilerek yeni karakterler dahil oldu ama yine de seriye olan bağımda zerre bir
aksaklık yaşanmadı. Çok sevmiştim, çok seviyorum ve çok seveceğim.
Bloglara filan
yorumlar atardım, hatta bir ara Argo Villası’nın gerçek olup olmadığıyla
alakalı araştırmalarımı paylaşmış ve olumlu tepkiler almıştım. Sonra, İtalya’ya
ve Kilmore Koyu’na gitmeyi çılgınlar gibi hayal ederdim. Ne günlerdi.
Serinin son kitabını
ise hiçbir zaman okumadım, diğerlerini defalarca kez tekrar ettim ama nedense
elim son kitabına gitmedi. Belki bu karakterlere veda etmek istemedim, belki bu
dünyanın biteceğini kabullenmek istemedim ama fazla duygusallığa gerek yok
sanırım, insan büyüdüğünde daha realist olmaya başlıyor. Bugün başladım ve
bugün de bitirdim. Dikkatimi çeken şey, karakterlerin pek çoğunun adlarının
Yunan mitolojisine dayanması. Peter Dedalus mucit bir insan kitapta, mitolojiye
göre de Daidalus, her işe eli yatkın bir insanla özdeşleşiyor. Calypso veya,
sırrı yavaş yavaş sonda döküyor, mitolojiye göre de Kalypso gizemli tanrıça
demek.
Başlarda ve ortalarda
tempo hiç düşmedi ve o tanıdıklık hissi biraz beni mutlu etti, sonunda ise
karakterlerin sonraki yaşamları özetlenerek mutlu bir son yapıldı. Bir çocuk
kitabı olduğunu bilmeme ve böyle biteceğini tahmin etmeme rağmen yine de hayal
kırıklığına uğradım. Kitap bittiğinde milyonlarca soru cevapsız kaldı, bazı
karakterlere de ne olduğunu bilemedim. Olaylar öylesine çabuk bitti ki, bir
olayın var olup olmadığı bile meçhul, önceki kitaplarda böyle hissetmemiştim,
tatmin olmuştum. Sonra, çok tozpembe bir şekilde son bulması ve Penelope’nin
ortaya çıkışı vs. gibi durumlar da aşırı derecede yavan kalmış, bir yüz sayfa
daha olsa, çok daha oturaklı bir biçimde final yapılabilirdi. Çok özensiz,
yazılmak için yazılmış, bitse de gitsek edası sezilen bir bitiş olması azıcık
üzdü beni.
Belki de ben
büyümüşümdür ama, belki bir beş sene önce okumuş olsaydım, bu kitap beni mutlu
edebilirdi. Yine de teşekkürler, Pierdomenico.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder