İki Hayat Arasında
(Between the Lives)
Jessica Shirvington
Sayfa Sayısı: 320
Çevirmen: Aslı
Tümerken
Yabancı Yayınları
2.Baskı, Kasım 2015,
İstanbul
O kadar çok övülmüştü ki, ben de dayanamayıp almıştım, yine
kocaman bir hayal kırıklığı oldu bu kitap benim için.
Sabine’nin iki
farklı hayatı var, ilk yirmi dört saati Wellesley’de lüks bir hayata sahip
olarak yaşıyor, gece yarısı kendisinin tabiriyle bir ‘Dönüşüm’ geçirerek aynı
yirmi dört saati farklı bir hayatta geçiriyor, ikinci yaşamı daha problemli ve
daha zor. Bundan dolayı da tek istediği şey sadece bir hayata sahip olabilmek. Daha
sonra işlerin içine Ethan girince, her şey tepetaklak oluyor.
Yazar, Ethan ve
Sabine arasındaki etkileşimi çok sığ kurgulamış, onların birbirlerine duyduğu
çekim çok çabuk gerçekleşiyor ve bir anda olay Türk filmlerine dönüyor. Ethan
bir ara kötü çocuk modundayken, kısa
süre sonra hassas ve duygusal genç moduna
evrilerek ağır bir dramatizleştirilme seansı uygulanıyor. Komik.
Yazar, Sabine’nin
yaşadığı olaylara neredeyse hiç değinmiyor ve okuyucuyu birçok cevapsız soruyla
baş başa bırakıyor. Neden iki hayat yaşıyor vs. gibi birçok soru havada kalmış,
büyük bir tatminsizlik yaratmıştır. Son kısmı nedense herkese etkileyici
gelmiş, fena bir son olduğunu düşünmüyorum ben de ancak vasatın ötesine
geçemediği kesin, bir orijinallik barındırmıyor. Kitap aşk romanlarındaki tüm
klişeliklerin bir araya toplaştırılarak yansıtılmış hali gibi, farklı bir
kurguda sunulmaya çalışılmış bu, olmamış.
Çok çabuk bitirmemin
sebebi elbette yazarın dili. Bir sonraki sayfayı merak ede ede okuyor insan, çünkü
yazar gerçekten etkileyici bir biçimde sözcükleri kullanmış, çevirinin de
etkisi büyüktür. Kitapların, çerezlik vs. gibi kategorilere sokulmasını doğru
bulmuyorum, bu etiketler yapıştırılarak kolaya kaçılmaya çalışılıyor ve beklentimde
de herhangi bir değişiklik olmuyor. Sınavlar bitse de, daha kalın, daha umutlu olduğum
kitaplara başlayabilsem. Sağlıcakla,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder