Kapkaranlık Ormanda (In
A Dark, Dark Wood)
Ruth Ware
Sayfa Sayısı: 374
Çevirmen: Aslı Dağlı
Yabancı Yayınları
1. Baskı, Ağustos
2016, İstanbul
Bazı kitaplar hakkında ne hissedeceğinizi tam olarak
bilemezsiniz. Kitabı bitirince sevdiğinizi hissedersiniz ama sonrasında kafa
yorup düşününce aslında o kadar da ihtişamlı olmadığını, sıradanlıktan
kopamadığını anlarsasınız. Devamı ise koskocaman bir hayal kırıklığıdır, işte
Kapkaranlık Ormanda da benim için böyle bir kitaptı.
Ana karakterimiz
Leonora Shaw yalnız bir insan, aynı zamanda yazardır. Vaktini küçücük
dairesinde ve koşarak geçirir. E-postalarını kontrol ettiği bir gün de, on sene
önceki arkadaşından bir mail alır, arkadaşı onu bekarlığa veda partisine davet
etmektedir. Nora’nın kabul etmesiyle birtakım sırlar gün ışığına çıkacak ve
olaylar farklı yönlere evrilecektir.
Sonu tahmin
edilebilir, olaylar tahmin edilebilir ve karakterlerin sırları da tahmin
edilebilirdi. Sıradanlıktan uzaklaşamamış. Buna rağmen yazarın akıcı dili ve sonu
başa çekmesi gibi bir yola başvurması olayları okurken merak duymamı sağladı
ancak sonunda da hayal kırıklığı yarattı. Kitabın kapağı ve ilk kısımda yer
alan, aynı zamanda kitabın arka kapağında yer verilen o ‘anonim’ yazının
kitapla bir bağlantısını kuramadım. Kendimce yorum yaparak Nora’yla bir nevi
özdeşleştirdim ancak öyle büyük bir yemdi ki o, kitabın son sayfasını okuduğum
an tuttuğum çıtanın onlarca metre aşağısında olması beni biraz incitti. Yazarın
hatası ipuçlarını büyük tutarak hareket etmesi ama sonunu o kadar da etkileyici
bağlayamaması, özellikle James’e yönelik birtakım şeyleri eksik tutması oldu. Bu
kadar büyük adımlar atmasaydı belki daha etkileyici bir kitap olabilirdi.
Nora’nın gençliğiyle
gelen travmalara sahip olduğunu biliyorum ancak kendini olgun olarak gördükten
sonra bile bazı durumlarda pollyanna gibi davranması ona karşı yakınlık duymamı
engelledi. Özellikle –diğer karakterler gibi- Flo’ya gösterdiği tolerans bir
süre sonra ‘eh artık’ dedirtiyor. Bu kısımlar abartı kaçtı ve güçlü kadın
karakterlerden deli gibi hoşlandığımı daha iyi anladım.
Kitap boyunca
neredeyse hiç gerilmedim ama ağlayacak gibi olduğum yerleri biliyorum, tıpatıp
aynısını Siyah Damar’da da yaşamıştım, ondaki çok daha fenaydı oysaki. Yazar duyguları
çok güzel vermiş, ne çok abartmış, ne çok alçak tutmuş ve böylelikle içimdeki
kırılmalar daha da fazlalaştı. İyi bir şey bu.
Yine de uzun zamandır gerilim kitabı okumadığımı varsayarsak epey iyi geldi bu bana, lıkır lıkır.
“İnsanlar değişmez,” dedi Nina acı acı. “Sadece gerçek benliklerini
saklamak konusunda daha titiz davranırlar.