31 Temmuz 2017 Pazartesi

Amok Koşucusu (Der Amoklaufer)
Stefan Zweig
Sayfa Sayısı: 60
Çevirmen: Nafer Ermiş
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
3. Baskı, Nisan 2017, İstanbul

Satranç ile tanımıştım Zweig’ı, sonra yeniden bir okuma isteği duyunca da Amok Koşucusu’yla devam ettim. Anlatıcımız yine meçhul kitapta ve öykü Satranç’taki gibi yine bir gemide geçiyor, bu açıdan rahatça bir kıyaslama yapabileceğimi düşünüyorum.

  Bir doktor kendisinden yardım isteyen zengin bir kadının bu teklifini geri çevirmek zorunda kalır, kadının ona yansıttığı kibirli tavırlar yüzünden öfkeye kapılmıştır. Kısa süre içinde kadını kendince bir saplantı haline getirir ve reddedişine pişmanlık duyarak kadını arama çabalarına girişir. Bunun sonucunda da öldürücü bir delilik olarak bilinen amokun etkisi altına girecektir.

  Kitabı sevdim, hatta  Satranç’tan bir tık daha çok sevdim. Özellikle Zweig’ın başlarda yaptığı gökyüzü betimlemesini kafamda çok rahat bir şekilde canlandırabilmem, onun kaleminin ne kadar bambaşka olduğunu gösterdi bana. “Gökyüzü pırıl pırıldı. İçinde bembeyaz uçuşan yıldızlara göre karanlıktı ama yine de pırıl pırıldı; sanki orada muazzam bir ışığı örtmekte olan kadife bir perde vardı, sanki parıldayan yıldızlar sadece o perdedeki delikler ve yırtıklardı, o anlatılmaz aydınlık da oralardan sızıp öyle parlıyordu.” (s.3)


  Konunun çok sarsıcı olduğunu düşünmüyorum. Lakin betimlemeleri olsun, kendine has dili olsun, okuyucuyu olayların içine çekebilme kabiliyeti olsun, bunlar kitabı etkileyici bir edebi metin haline getiriyor. Psikolojik tahlilleri ve hayal gücü çok yüksek bir yazar Zweig, hafiften de intiharının görünmez izlerini yansıtmış kitaba. Bu kitapta işlediği saplantı, hastalık, yalnızlık ve ölüm gibi konular da onun yansıması gibi geliyor bana. Takıldığım tek nokta kimi zaman çok abartılı bir tavır izleyerek doğallıktan uzaklaşması. İlişkileri yazarken yeterince gerçeğe dönememesi gibi bir izlenim alıyorum, kimi zaman bu çekici gelse de, kimi zaman da birtakım şeyleri yapaylaştırıyor. Belirgin olarak da öykülerini okumaktan hoşlanıyorum ve canım bir şey okumak istemiyorken bilen Zweig okumak beni her daim o durumdan kurtarabiliyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder