Şiir Atlası
Cevat Çapan
Sayfa Sayısı: 283
Mitos Yayınları
Temmuz, 1994
**
Bir şeyi görüp de ona karşı büyük
bir sevgi
duyduğunuzda kendi kendinize söylersiniz:
Duvardaki lambayı yakarken
boyum uzadı
Mezara mum dikerken boyum
kısaldı (s.14- eleni vakalo)
Tüyap gelmiş olmasına rağmen gidemedim ve yaklaşık 15 gündür adam
akıllı bir şeyler okuyamadım. Luke Harding’in Snowden Dosyası’na başlamıştım, gayet iyi gidiyordu ancak bir süre
sonra elime hiç almayınca aramızdaki bağ ikiye ayrıldı, çok üzgünüm. Bu hafta 9
tane sınava girdim ve gelecek çarşambaya kadar üç sınavım daha var, bunun için
daha çok ama çok üzgünüm.
Şiir Atlası’ndan bahsetmek
istiyorum daha fazla oyalanmadan. Elime ilk olarak bunu aldım çünkü rahatlatıcı
bir şeyler okumaya ihtiyacım vardı, hem de gelecek haftaki Dil ve Anlatım
dersine kadar bir şiir kitabı okuyacak, oradan da en beğendiğimiz şiiri sınıfta
paylaşacaktık. Ben de şöyle bir kitaplığa göz gezdirdim ne varmış, ne yokmuş
diye, ve sonrasında Şiir Atlası’nı fark ettim.
Şimdi seyrederken ölümünü
kelimelerin, anlıyorum sonu yok
çürümenin. (s.80-Zbigniew Herbert)
Bir akrabamız vardı, daha
doğrusu varmış çünkü ben tanıma şerefine erişemedim maalesef. Avukatmış, annem
anlatırdı, evi boydan boya kitap doluymuş, deli gibi okurmuş, gerçekten de
“deli” derlermiş adama. Çok ilginç birisi
değildi, dedi annem az önce, sıradan
birisiydi. Sıradanlıkla kast etmek istediklerimiz birbirinden dağlar kadar
farklı ama önemli olan bence, ayrıntıları yakalayabilmek.
Kim suçlayabilir beni birden
Ölümü düşünürsem? (s.54-Raymond Carter)
Dört beş ay önce kalp
krizinden öldüğünde, ölümü de epey trajikmiş. Tek elinde sigarayla yere düşmüş
ve bir anda hareket etmeyi kesmiş. Burada ailenin acısı da var elbette ama
sanırım vasiyeti olarak önceden, kitaplarının çoğunun verilmesini istemiş. Eşi
olan hanımefendi de (asıl bizim akrabamız o aslında, annemin kuzeni) çoğunu
vermiş, annem ziyarete gittiğinde, anneme de yaklaşık bir on tane kitap vermiş
ve kitapların geri kalanı da çöpe gitmiş. Çöp
lafını duyduğumda kalbim parçalandı, ama bu acıdan kurtulmak istediğini,
evde ona ait hiçbir eşyanın kalmamasını ve bundan dolayı da bir anda
kurtulduğunu anlıyorum, hem de çok iyi anlıyorum. Eşyaları bile değiştirmiş
çünkü.
Neyse, Şiir Atlası da
beyefendinin en sevdiği şiir kitaplarından birisiymiş, hatta belki de en
sevdiği. Elime aldığımda kısa bir titreme yaşadım, kutsal bir kitap gibi geldi
bana. Sizden önce başkası dokunmuş, başkası bu dizeleri okumuş ve o başkası da
bir zamanlar nefes alıyormuş. Hatta o başkasının da en sevdiği şiir
kitaplarından birisiymiş, ikinci sarsılma anı.
Yolculuktayken,
yolculuğa çıkmayı
düşündüğümde,
yolculuk da yanımda yolculuk
ediyor,
onun için hiçbir yere varamıyorum. (s.28-Henrik Nordbrandt)
Cevat Çapan, kitaptaki
bazı şiirlerin çevirmeni ve editör olarak adlandırılabilir. Kitapta dünya edebiyatındaki yazarların, bölüm
bölüm, 5-10 adet şiirleri bulunuyor, dergilerden gazetelerden alınmış, çeşitli
çevirmenler tarafından dilimize kazandırılmış. Hepsi birbirinden leziz, hepsi
birbirinden farklı. Öncesinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmış bu şiirler
ancak daha sonrasında okuyuculardan daha kalıcı bir eser olması yönünde talep
gelince, şiirleri toplayıp kitaplaştırmışlar. Kitapta otuza yakın şair var ben
bunlardan sadece Pablo Neruda, Günter Grass, Paul Celan (Aslı Erdoğan’ın
Kırmızı Pelerinli Kent kitabında geçiyordu.) ve Ingeborg Bachmann’ı tanıyordum,
harika bir kültürel birikim kattı zihnime.
Hepsini gerçekten çok
sevdim ancak en hoşuma giden şairler olarak, Yves Bonnefoy, Carlos Drummond de
Andrade, Sun Axelsson, Rocco Scotellaro, Raymond Carter, Friedrich Hölderlin’i
gösterebilirim. Tamamen en çok şunu sevdim diyemem çünkü kitapta benim tarzıma
yakın olan pek fazla şiir yoktu. Şiir açısından daha karamsar, depresif olanlar
ve ölüm üzerine yazılmış olanlar ilgimi çekiyor çünkü o zaman içimde bir
yerlerimin titrediği hissedebiliyorum. Çünkü o zaman yaşamanın ve bir hiç
olmanın arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları kavrayabiliyorum, bir şeyleri
daha da iyi anlamlandırabiliyorum.
Bir gün gelir ölüm de işe yaramaz.
Bir gün gelir bir komut olur yaşamak.
Yalnızca yaşamak, hiç kaçış olmadan. (s.127-de Andre)
Kitapta genel olarak
mutluluk, doğa, yaşam temaları işlenmiş şiirler var, her şiiri hissederek okumama karşın
tamamen o karamsarlığı ve canlılığı verecek bir bütünle karşılaşmadım. Yukarıdaki
şiir dizesi örneğin, Carlos Drummond de Andrade tarafından yazılmış. Birkaç
defa okudum çünkü vermek istediği mesajı algılayabilmek ve tamamen
kavrayabilmek, hislerinizi harekete geçirmek zordu. İçim titredi okurken,
yaşamak önemli bazı şeyleri. Ama şiirin tamamına baktığımda işte, bu
dizelerdeki doğallığı yakalayamadım. Araya sıkıştırılmış ince bir ayrıntıydı bu
mesela.
Genel olarak şiirleri
sevdim, dünya edebiyatından, farklı ülkelerden ve yazarlardan, hepsinden
bambaşka tatlar alarak damağımı zenginleştirdim. Bu kitabı –başta belirttiğim
gibi- benim için özel kılan şey ise bir zamanlar nefes alabilen, kalbi atabilen
ve benim için ilginç sayılabilecek birisinden sonra okuma fırsatı bulmamdı.
Işıklar içinde uyusun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder