Katil Orospular (Putas
asesinas)
Roberto Bolano
Sayfa Sayısı: 200
Çevirmen: Peral Bayaz
Metis Yayınları
1. Baskı, Şubat 2010,
İstanbul
--
Roberto Bolano Şilili bir
yazar, Latin Amerika edebiyatının güzide isimlerinden bir tanesi. Kitabı birkaç
sene önce aldım ama uzun bir süre boyunca kapağı ve ismiyle bakıştık. Çok
iddialı geliyordu ve ben de beğenememekten ötürü bir korku duyuyordum. Kitap,
büyük bir dalga gibi beni aşarak ilerledi ve sarsıntı yarattı. Ek olarak,
cinsiyetçilikle uzaktan yakından alakası yoktur.
Gezgin şair bir soytarı ama yüzüne dünyanın bütün
acıları, bütün kırgınlıkları kazınmış. (s.69)
Yazarın 13 adet öyküsü yer alıyor ve kitabın
adından da anlaşılabileceği gibi, sertler ama aynı oranda da hüzünlüler, en
azından ben böyle bir duygu karmaşası içindeydim. Daha çok haykırılmak, seslice
ve çığlık çığlığa söylenmek istenen kelimelerin, derinlerimize bir daha hiç
yüzeye çıkmamak üzere gömülmesinin çağrışımını yaptı. Sessiz sessiz ağlamak
gibi veya.
Artık sıkılacak zaman yok, mutluluk yeryüzünün bir
yerlerinde yok oldu, sadece şaşkınlık kaldı. (s.100)
Hızlı hızlı ilerleyen olaylar veya öykünün
bitişinde “vay be, bu neydi ama” tarzı bir tepki vereceğiniz durumlar da yok
ama bunu büyülü yapan şey de yazarın kendine has sürükleyici tarzı. Uzun
paragrafları okurken dahi yorulmuyorsunuz çünkü kelimeler sizi kendine çekiyor,
kaçma şansınız yok.
bunlar sadece gelecekte var olan şeylerdir, en iyisi
hiç beklemek çünkü hiçbir zaman gelmez beklenenler. (s.102)
En beğendiğim üç öykü, Göz Silva, Dönüş ve 1978
Günleri. Göz Silva’ya ilk konumu veriyorum çünkü hem kitabın ilk öyküsü olduğundan,
hem de diğerlerinde bunun kadar sarsıntı yaşamadığımdan. Birkaç kısımda
gerçekten titrediğimi biliyorum, biraz da kitabı yaşamakla alakalı bu.
Arkadaşı sakinleşmesini söylemiş. Göz ağlarken gülmüş,
olur, demiş, telefonu kapatmış. Sonra hüngür hüngür ağlamayı sürdürmüş. (s.26)
Dönüş’ü beğenmemin nedeni ise bir nekrofili
karakter ve yüzleşme sahnesine yer verilmesi. Öykü olduğundan ötürü yüzeysel
olarak anlatılmış ama derinlere inildikçe insanları birtakım hastalıklara iten
şeylerin nedenlerini, sonuçlarını ve toplum baskısını anlamlandırabiliyoruz,
kafa yormak gerek.
Bu öyküyü burada bitirmeliydim, ama yaşam edebiyattan
daha acımasız. (s.71)
1978 Günleri ise bambaşka bir tat yarattı
çünkü o son kısımlarda hüznü ve acının içinde boğulabileceğimi biliyordum. Başından
aslında bir nevi tahmin de etmiştim, diğer karakter de tahmin etmiş gibiydi ama
durdurmak için de hiçbir şey yapmadık. Buna yoğunlaşmak bir yana, karakterlerin
psikolojisi üzerinde durmayı daha yararlı buluyorum.
Roberto Bolano’nun okuduğum ilk kitabı oldu,
ama son olmayacağına da eminim. Tavsiye ederim.
Hep böyle olur, artık yapacak bir şey kalmayınca gelir
aklımız başımıza. (s.121)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder