15 Şubat 2017 Çarşamba

Anayurt Oteli
Yusuf Atılgan
Sayfa Sayısı: 108
Yapı Kredi Yayınları
34.Baskı, Ocak 2016, İstanbul

Türk edebiyatının en kaliteli psikolojik romanlarından biri olarak kabul edilmektedir Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli. Kendine has tarzıyla yazdığı bu kitapta bir parantezi kapatmasına kadar bir sayfa geçmesi, gerek imla hataları barındırması ve noktalama işaretlerini bazen düzgün kullanmamasıyla hayran olunası bir umursamama durumunu yansıtmıştır.

  Yine de kitabın beni tam anlamıyla tatmin etmediğini de söylemem gerek. Son sahnenin vuruculuğundan ötürü söyleyeceklerimi sessizce yutmak istesem de, geri kalan kısımlarını yeterince görmezden gelemedim. Başına buyruk bir yazım stilinden her ne kadar etkilenmiş olsam da, kitaptan yer yer kopmamı sağladı ve kenara bırakma isteği uyandırdı bende.

  Gelelim Zebercet’e. Ben bu kitabı bir nevi Zebercet için okumak istedim aslında aslında, Linkedin’de görmüştüm, intihar ettiğini okumuş ve kitabı da bu karakterle tanışmak için büyük bir tutkuyla almıştım. Ama Zebercet, bizim bildiğimiz karakterlerden değil, hiç değil hem de. Zebercet’le empati kuramaz, onu anlayamaz, onun sapık duygularını olumlu olarak karşılayamazsınız, ya da çok zordur bunları gerçekten hissedebilmek çünkü okurken tiksinirsiniz Zebercet’ten, ben de iğrendim epey.

  Kendini dış dünyadan ve insanlardan soyutlayarak yalnızlaşmayı seçmiş, böylece tamamen şizoid bir kişiliğe bürünmüştür. Yaşadığı en ufak olayı kendi hayal dünyasında kocamanlaştırarak ve farklı yerlere çarpıtarak da saplantılı bir birey oluvermiştir. Değer görmek istemiştir, aldatılmadan, kandırılmadan yaşayabilmek ama maalesef ki Zebercet gibi bir insana pozitif olarak yaklaşabilmek çok zordur. Onu anlamaya çalışmak bile terletir insanı.

 Son sahnede aklından geçen düşünceler ise gerçekten manidardır. Verdiği ani kararın etkisiyle böyle bir şeye atılması fakat aslında gerçekten bunu isteyip istemediğine de tam olarak karar verememesi ve o durudayken yaşadığı mağduriyet acıttı canımı. Tiksinsem de, nefret de etsem, tam o an birkaç yıldız parladı gözlerimde ve kavrayabildim birtakım şeyleri. Ek olarak, ölüm günü 10 Kasım’dır ve tam o sırada siren sesleri çalmıştır.


  Dün tiyatroya (Bir Delinin Hatıra Defteri) gittiğim için giremedim yazı ama yine de söyleyeceğim: 14 Şubat Dünya Öykü Günümüz kutlu olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder