Anayurt Oteli
Yusuf Atılgan
Sayfa Sayısı: 108
Yapı Kredi Yayınları
34.Baskı, Ocak 2016, İstanbul
Türk edebiyatının en kaliteli psikolojik romanlarından biri
olarak kabul edilmektedir Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli. Kendine has tarzıyla
yazdığı bu kitapta bir parantezi kapatmasına kadar bir sayfa geçmesi, gerek
imla hataları barındırması ve noktalama işaretlerini bazen düzgün
kullanmamasıyla hayran olunası bir umursamama durumunu yansıtmıştır.
Yine de kitabın beni
tam anlamıyla tatmin etmediğini de söylemem gerek. Son sahnenin vuruculuğundan
ötürü söyleyeceklerimi sessizce yutmak istesem de, geri kalan kısımlarını
yeterince görmezden gelemedim. Başına buyruk bir yazım stilinden her ne kadar
etkilenmiş olsam da, kitaptan yer yer kopmamı sağladı ve kenara bırakma isteği
uyandırdı bende.
Gelelim Zebercet’e. Ben
bu kitabı bir nevi Zebercet için okumak istedim aslında aslında, Linkedin’de
görmüştüm, intihar ettiğini okumuş ve kitabı da bu karakterle tanışmak için
büyük bir tutkuyla almıştım. Ama Zebercet, bizim bildiğimiz karakterlerden
değil, hiç değil hem de. Zebercet’le empati kuramaz, onu anlayamaz, onun sapık
duygularını olumlu olarak karşılayamazsınız, ya da çok zordur bunları gerçekten
hissedebilmek çünkü okurken tiksinirsiniz Zebercet’ten, ben de iğrendim epey.
Kendini dış dünyadan
ve insanlardan soyutlayarak yalnızlaşmayı seçmiş, böylece tamamen şizoid bir
kişiliğe bürünmüştür. Yaşadığı en ufak olayı kendi hayal dünyasında kocamanlaştırarak
ve farklı yerlere çarpıtarak da saplantılı bir birey oluvermiştir. Değer görmek
istemiştir, aldatılmadan, kandırılmadan yaşayabilmek ama maalesef ki Zebercet
gibi bir insana pozitif olarak yaklaşabilmek çok zordur. Onu anlamaya çalışmak
bile terletir insanı.
Son sahnede aklından
geçen düşünceler ise gerçekten manidardır. Verdiği ani kararın etkisiyle böyle
bir şeye atılması fakat aslında gerçekten bunu isteyip istemediğine de tam
olarak karar verememesi ve o durudayken yaşadığı mağduriyet acıttı canımı. Tiksinsem
de, nefret de etsem, tam o an birkaç yıldız parladı gözlerimde ve kavrayabildim
birtakım şeyleri. Ek olarak, ölüm günü 10 Kasım’dır ve tam o sırada siren
sesleri çalmıştır.
Dün tiyatroya (Bir
Delinin Hatıra Defteri) gittiğim için giremedim yazı ama yine de söyleyeceğim:
14 Şubat Dünya Öykü Günümüz kutlu olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder