7 Şubat 2017 Salı

Cüceler
Neşe Cehiz
Sayfa Sayısı: 256
Can Yayınları
1.Baskı, Ekim 2015, İstanbul
--

Tamamen şans eseri elime aldığım bu kitabı okurken değişik düşüncelerle boğuştum ve gerçekten etkilendiğimi rahatlıkla belirtebilirim. Roman içinde roman gibi bir durum var kitapta; Evren Bükülmez’in kendi hayatı ile olan münasebetlerini okurken kendisinin kaleme aldığı romanı ise daha sıklıkla görüyoruz. Yazdığı kitabın ana karakteri Nergis adında bir kadın ve Nergis, gerçek hayattan tanıdığı somut bir birey. Nergis’in acıları, Nergis’in yaşadıkları ve Nergis’in hayatı... Böylelikle akıp gidiyor kitap.

  Aslında Türkiye’nin bir gerçeği sunuluyor kitapta bize; aile içi şiddet(fiziksel/psikolojik), tecavüz, taciz, aldatma, sahtekarlık, kumpas, intikam ve akla gelebilecek her türlü suç. Kadınların ve çocukların yaşadığı olaylar ise daha çok ön planda, daha çok yan yakıcı. Hayatımızı başkalarına ve bir şeylere adamak hakkında söylenen onurlu düşünceler bu kitapla beraber yerle bir ediliyor. İnsanın ne kadar zarar gördüğü, özellikle Nergis karakterinin çektiği korkunç acılar göz önüne alınınca, aslında bunun düşündüğümüz kadar muhteşem bir şey olmadığını anlıyoruz.

   Nergis’in (-ve kız kardeşinin) maruz kaldığı iğrenç şeyler, birilerine açmak istemeleri ve bunun karşısında tepki olarak susturulmaları, çareyi evden kaçmakta ve intiharda bularak bu sefer iyice bokluğa yuvarlanmaları ise gizlenmek istenen birtakım şeylerin özeti. Çok acı bir durum.

  Nergis evlendikten sonra iki tane çocuğu oluyor. Bu kısımda İlke karakterinin bana aşırı derecede yapmacık geldiğini söylemek istiyorum. Her ne kadar böyle insanların var olduğunu bilsem de, kendisinin kitapta sırıttığını düşünüyorum, oturmamış. Annesi ortadan yok olduktan sonra baloda ne giyeceğiyle ilgili birtakım şeyler düşünmesi ise çok abartı geldi.

  Yazarın anlatış tarzını çok sevdim. Akıcı olarak ilerliyor, arada hafif pürüzler olduğunu hissetmeme karşın yine de kitaptan kopamadım. Sonunda sarsılmayacağımı hissetmeme rağmen yine de hızlı hızlı okumak ve o son cümlenin tadına bakmak istedim. Okuduğum süre boyunca aldığım keyif ise gerçekten doruklardaydı.

Alıntılar
 
“Hayatını başkalarına adamak aslında bir çeşit intihardır, affetmek yücelik falan değil erdem hiç değil,” diye not aldım sayfanın kıyıcığına bilirkişi edasında.  (s.45)

Bir yığın insan ne kadar mükemmel bir çocuklukları olduğundan bahsedip durur. Palavradır boş laftır saçmalıktır çoğu. Çocukluk çağı hiçbir şekilde anlatılamaz. Çocukluk çok uzun sürer, çok sıkıcıdır, bitmek bilmez. Ayrıca bugün dediğimizin içinde ne varsa, çocukluğundan içinden geçip gidiyor. Zamanın icat edilmediği o tekinsiz dönemden bir dolu sır var herkesin içinde. Fazla üstüne gitmeye gelmez. (s.67)

Dünya daha iyi bir gezegen olabilirdi Tanrı-şeytan ikilisi, her işe burnunu sokmasa. (s.137)

Dedim ki Olcay’a; Kahramanımın hayatını kurtarma yükümlülüğüm var, ola ki intihar ederse altından kalkamam  bunun. (s.191)

Söylenmeyerek söyleniyordu en büyük yalanlar. (s.201)


Her şey eninde sonunda yoluna girer, diye düşünüyor Hayri, kayıp giden tavanı seyrederken Eğer yoluna girmeyen şeyler varsa, yolun sonuna gelmemişizdir daha. (s.212)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder