Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı
Bilge Karasu
Sayfa Sayısı: 138
Sel Yayınları
13. Basım, Mart 2016
Günümüzde yeterince
değer görmediğine şahit olmak her ne kadar üzücü olsa da, eserlerinin popüler
bir şekilde elden ele dolaşmasını istemediğimi itiraf etmem gerek. Bencillik
belki ama zaten elden ele dolaştırılacak kadar hafif bir içeriği yok. Öyle ki,
kitap boyunca “ve” bağlacı ile
karşılaşmıyoruz bile. Böylelikle cümleler çıkmaz sokağa dönüşüyor, siz koşup
gitmek istiyorsunuz ama önünüz tıkalı. Kitabı anlamlandırmaya çalışırken o
ortamda kayboluyorsunuz.
Türkçeyi kullanışı
ise hayranlık verici, Türk edebiyatının yüz aklarından birisi bu kitap. Bol bol
tasvirler var ve bunlar da okurken kısa çaplı bir felç geçirmenizi sağlıyor,
yoruyor. Paragraflar tarafından eziliyorsunuz, zerrenize kadar değer.
Ada ve Tepe adlı iki
bağlantılı öykü ve bir de Dutlar adı verilen bir hikayeden oluşuyor kitap. İlkinde
içinde bulunduğu durumdan ötürü kaçmak zorunda kalan ve daha sonrasında
kaçmanın onu kurtaramadığını fark ederek geri dönen ve cezaya çarptırılan Andronikos
adlı bir keşişin öyküsü anlatılıyor. Andronikos, bir kahraman değil. Robinson
Cruose veya Gulliver değil. Kendini maceraya atabilecek bir ruh taşımıyor ve içinde
öyle bir cesaret barındırmıyor.
Bundan dolayı da
kendisine karşı özel bir sempati beslediğimi itiraf etmem gerekiyor. Gerçek
hayatın ta içinden tutup çıkarılarak gün yüzeyine çıkarılıp herhangi bir
hazırlık yapılmadan direkt önümüze sunulan karakterleri çok seviyorum ben. İster
istemez bir samimiyet duyuyorum, özellikle de acı çekmişlerse.
Işıklar içinde uyu,
Bilge Karasu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder