12 Şubat 2017 Pazar

Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı
Bilge Karasu
Sayfa Sayısı: 138
Sel Yayınları
13. Basım, Mart 2016

  Günümüzde yeterince değer görmediğine şahit olmak her ne kadar üzücü olsa da, eserlerinin popüler bir şekilde elden ele dolaşmasını istemediğimi itiraf etmem gerek. Bencillik belki ama zaten elden ele dolaştırılacak kadar hafif bir içeriği yok. Öyle ki, kitap boyunca “ve” bağlacı ile karşılaşmıyoruz bile. Böylelikle cümleler çıkmaz sokağa dönüşüyor, siz koşup gitmek istiyorsunuz ama önünüz tıkalı. Kitabı anlamlandırmaya çalışırken o ortamda kayboluyorsunuz.

  Türkçeyi kullanışı ise hayranlık verici, Türk edebiyatının yüz aklarından birisi bu kitap. Bol bol tasvirler var ve bunlar da okurken kısa çaplı bir felç geçirmenizi sağlıyor, yoruyor. Paragraflar tarafından eziliyorsunuz, zerrenize kadar değer.
 
  Ada ve Tepe adlı iki bağlantılı öykü ve bir de Dutlar adı verilen bir hikayeden oluşuyor kitap. İlkinde içinde bulunduğu durumdan ötürü kaçmak zorunda kalan ve daha sonrasında kaçmanın onu kurtaramadığını fark ederek geri dönen ve cezaya çarptırılan Andronikos adlı bir keşişin öyküsü anlatılıyor. Andronikos, bir kahraman değil. Robinson Cruose veya Gulliver değil. Kendini maceraya atabilecek bir ruh taşımıyor ve içinde öyle bir cesaret barındırmıyor.

  Bundan dolayı da kendisine karşı özel bir sempati beslediğimi itiraf etmem gerekiyor. Gerçek hayatın ta içinden tutup çıkarılarak gün yüzeyine çıkarılıp herhangi bir hazırlık yapılmadan direkt önümüze sunulan karakterleri çok seviyorum ben. İster istemez bir samimiyet duyuyorum, özellikle de acı çekmişlerse.


  Işıklar içinde uyu, Bilge Karasu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder