Her Şeyin Başlangıcı: Şeytanın Düşüşü ve Kötünün Doğuşu
(Ästhetik des Bösen)
Peter-Andre Alt
Çevirmen: Sabir Yücesoy
Sayfa Sayısı: 102
*Sel Yayıncılık
1. Baskı, Mart 2016
Kötüyü anlatan öykülere başvurmadan konuşmak
isteyen, susmak zorunda kalır; öyküde açıklama arayan ise hayal kırıklığına
uğrar. Kötünün, kaynağı hakkındaki mitosun içine hapsolup kaldığı kısırdöngü
işte budur. (s.44)
Bitireli oldu epey ama saçma sapan bir
sürü gereksiz işten dolayı ancak oturabildim yazmaya. Geçenlerde kitapçıları
turlarken kendimi biraz kaybettim ve bir şeyler aldım, kitaplar. Birden fazla.
Bunlardan bir tanesi de felsefe kısmında karşılaştığım ve uzun zamandır
bakıştığım Her Şeyin Başlangıcı idi.
Kitap, yedi cilt halinde yayımlanmış serinin ilk kitabı. Kötülük
kavramını ele alarak bazı sorgulamalarla ilgileniyor. Şeytan’ın düşüşüyle
başlıyor, Adem ve Havva’dan bazı sorgulamalara, Lucifer’a geçiş yaparak kötülük
kavramının doğuşu ve kökeniyle ilgili fikirlere yer veriliyor. Tarih boyunca
edebiyata konu olan vampirler, zombiler, hayaletler gibi konularla dolup taşan
zengin bir geçmişi var kötülüğün.
Kitap felsefe olduğundan otomatikman araştırma ve inceleme grubunda da
sayılabilir. Bu tarzda okuduğum ilk kitaptı, okurken cümleleri anlayabilmek
için tekrar ve tekrar ve tekrar okudum. Bazıları sonuç verdi, bazıları ise
maalesef zihnimin karmaşık ekseninde bir o tarafa, bir bu tarafa savruldu.
Kendimce bazı fikirler ve tahminler yaptım bu esnada, anlamlandırmaya çalıştım
bazı şeyleri ve ne kadar doğru (ki zaten, bir “yoruma” doğru
demek ne kadar doğrudur?) oldu bilmiyorum.
Lucifer veya İblis veya Satan yahutta Şeytan burada kötülüğün temeline
dayanıyor. Kötülük peki nasıl doğdu? Nasıl somut bir kavram haline geldi? Soyut
bir kavram olarak nasıl atfedilebilir peki? Eski ahit ve diğer din kitaplarında
ilk insanlar olarak Adem ve Havva gösteriliyor. Tanrı onları yarattığında diğer
meleklerden itaat göstermeleri isteniyor ancak biri hariç hepsi bunu kabul
ediyor. O kişi de bildiğimiz gibi İblis, Şeytan. Peki, Cennetteki koşullar altında yılan, içindeki izin verilmeyen eğilimleri
harekete geçirmeyi nasıl başarmıştır? /s.63/ Sayfalara yapıştırdığım
düşünceleri incelerken buna yapıştırdığım post-it’i görmemle büyük bir afallama
yaşadım. Felsefenin ne olduğunu böyle sorularla daha iyi kavrayabiliyorsunuz,
sorgulama ve ufkunuzun açılma anı ise paha biçilemez. Bu soru hakkında kişisel
bir yorum yapmak isterdim, ancak birkaç gün düşünülerek bir sonuca varılacağını
düşünmüyorum. Aklımı uzun bir süre kurcalayacağa benziyor.
Kötülük hakkında incelenen diğer bir şey ise
tamamen iyiden meydana gelen dünyada kötünün nasıl meydana geldiği
düşüncesidir. Burada yatan anlam zaten evrenin ve iyinin oluşumuyla birlikte
kötülüğün de meydana gelmesidir. Yin-yang gibi, ikisi de içinde birbirini barındırıyor.
Buradan da Adem ve Havva’nın, Tanrı’nın emirlerine uymamasıyla birlikte dünyaya
indirilmelerine kadar gidilerek bir köken araştırması başlamış olunuyor. İnsanın
yaratılışıyla beraber kötülük de zaten onun peşinde bir kuyruk gibi takılarak
ilerliyor. Kötülük, insan ruhunun zaten doğal bir ürünüdür.
Daha eski olan Sümer-Babil kültürüne ait
mitlere göre, kötü iyinin yanında yaratılış öncesinden beri var olmuştur. (s.55)
Leibniz’in yaklaşımında kötü, tanırsal
evrenin arka yüzü, şeytanca bir tehdit veya sadık kalmayıp isyan etmiş bir
karşıt güç değil, tanrısal evrenin bir parçası, sıkıca örülmüş bir dokunun ona
işlevsel açıdan bağlı bir unsuru olarak yer almaktadır. (s.15)
İblisle ilgili bir diğer
şey ise –ki bu bana epey ilginç gelmiştir- otoriteye karşı gelmesi olayıdır.
Tanrı’ya başkaldırmıştır, ona karşı gelmiştir, emirlerine uymayı reddetmiştir.
Temelde, yasak meyveye baktığımızda onu harekete geçiren şey belki de hayır
demenin hazzı idi. Bunu yapmasıyla birlikte de:
Yılan insanda özgürlük ihtiyacı
uyandırarak Tanrı’nın otoritesini sarsmıştır; bu ihtiyaç kendini, her şeyden
önce, yasak olanın şevkle arzulanması olarak belli eder. (s.50) Ayrıca kurallar,
çiğnenmek için vardır anlayışından başka olarak insanın dünyaya karşı bir
merak duyması da sağlanıyor. Farz edelim ki dünya gibi bir
oluşumdan (oluşulacak olandan) haberleri var. O zaman zaten ister istemez
koskocaman bir merak duygusuyla ağaca doğru itiliyorlar, İblis sadece basit bir
unsur olarak kalıyor. Yılanın insanda
ortaya çıkarıp serbest kalmasını sağladığı şey, duyusal bir dünyaya yönelik
arzudur; bu dünya cennet ağacının meyveleri aracılığıyla vaat edilmiştir ve lofos
dünyasında dilin metaforlarıyla canlandırır. (s.51)
Kötülük ve iyilik kavramı başlangıçta yoktu.
Olmayan bir şeye göre hareket etmek de mümkün değildir, çünkü zaten yoktur!
Bunlar da ayrıca şartlı refleksler gibidirler. Okumayı sonradan öğreniriz, aynı
zamanda iyi ve kötü kavramını da. Çocukların, yetişkin bireylerden belki de
daha vahşi olmaları buna örnek gösterilebilir. İnsan feci sonuçlar doğuran eylemiyle iyi ve kötü ayrımının temelini
atmadan önce, Tanrı’nın koyduğu yasak çerçevesinde bu ayrımı nasıl
anlayabilirdi? (s.71) Zaten böyle bir şeyin varlığından haberleri dahi
yoktu ki, sadece hayır demenin
hazzını tatmak istemişlerdi belki de.
İnsanlar olayların
sonucunda kötü ve iyi kavramına sahip olduklarında o zaman Tanrı ile bir konuda
eş olabiliyor, artık Tanrı’nın bildiği bazı şeyleri de bilebiliyorlar. “Görün! Şimdi nasıl zengin oldu Adem, o da
bir tanrı oldu, bizim eşitimiz! İyiyi ve kötüyü biliyor artık.” /s.79/ Burada
açıkça vurgulanmak istenen bir diğer şey ise, Tanrılaş(-tırıl)ma olayı.
Birçok dine göre Tanrı
mutlaktır, sonsuz kabiliyetlere sahiptir. Kitapta bahsedilen şey bu konuda çelişki yaratıyor olabilir ama Adem’in yaptığı kural ihlali Tanrı’nın
yalnızlığının temelidir aynı zamanda, çünkü Tanrı insanda hayal gücünü yaratmıştır,
bu da onu itaatsizlik düşüncesine yöneltmiştir. (s.72) Tanrı’nın kimseye
muhtaç olmadığı yargısından yola çıkarsak, bu durumda biraz bozguna uğruyor.
Ama ya böyle bir şey olmasını istemişse?
Yasa niteliğindeki bir yasağa göre hareket
eden insan, baştan çıkarılacağını ve yılanın da bunu kullandığını biliyorsa,
yaptığı şeyin sorumluluğuna nasıl sahip çıkabilir? (s.50)
Tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder