Komünist Manifesto
Karl Marx-Friedrich Engels
Sayfa Sayısı: 136
Çevirmen(-ler): Celal
Üster-Nur Deriş
Can Yayınları
23. Basım, Kasım 2016,
İstanbul
--
Kitap aslında dün bitmişti, ancak elektrikler
kesik olduğu için, malum, yorumu yazmak için bugün oturabildim.
Siyasi kitaplar şu sıralar daha çok ilgimi
çekiyor çünkü kafamda bazı şeyleri oturtmaya ve yavaş yavaş birtakım fikirleri
benimsemeye başlıyorum. Kendimi saptırdığım gibi büyük ihtimal bu blogu da
yavaş yavaş tarafıma çekeceğim. Zaman gösterecek.
Komünizmle ilişkilendirilen ilk bildirge
olarak bu kitap gösteriliyor. Komünist ideolojinin amacını, yapması gerektiği
şeyleri söyler ve proletaryanın burjuvazi/aristokrasiyi bir devrimle yok ederek
toplumun sınıfsızlaşmasını ileri sürer. Komünist felsefenin de temelidir aynı
zamanda.
İlk 40 sayfada yazarların hayatları, önsöz, çeşitli açıklamalarla dolu, son 40 sayfa ise diğer basımlarda yer alan
önsözler ve notlarla bezenmiş. Yani kitabın adıyla bağdaştırılabilecek kısım
sadece 40 sayfa kadar bir alanı kaplıyor. Ek bilgi sahibi olabilmek amacıyla
doyurucu bir faaliyet olduğunu düşünüyorum, yine de tartışılır.
Kitapta bahsedilen bir diğer şey ise Türkiye'de bu kitabı basmanın getirdiği acı verici sorumluluklar. Türk Ceza Kanunu’nun bilmemkaçıncı maddesine göre yargılanabilir, hapsi boylayabilirsiniz ve emekleriniz bir hiçe dönüşebilir. Aslında bu bir nevi düşünce özgürlüğü denen şeyin ülkemizde ne kadar pisleşmiş ve yozlaşmış olduğunun kanıtıdır. Bireysel hiçbir özgürlüğün olmadığı, insanların kendilerini ifade edemediği o muhteşem ülke, Türkiye.
Kitap, 4 kısıma ayrılmış. İlk iki bölümden
kısaca bahsetmek istiyorum.
İlk bölüm Burjuvalar ve Proleterler.
Burjuvazi’nin yaygınlaşmasıyla başlayan süreçte her şeyi itaatleri altına alma,
her şeyi sömürgeleştirme, kendi istediği bir biçimde dünya yaratarak Proleter
kesimi insandan saymamalarına değiniliyor. Modern sistem geliştikçe emekçinin
aldığı o vahim durum ise o kadar üzücü ki.
“Emekçiler
burjuva sınıfı ve burjuva devletinin köleleri olmakla kalmazlar; her gün, her
saat makineler tarafından, denetçi tarafından, en başta da burjuva fabrikatörün
kendisi tarafından köleleştirilirler.” (s.58)
İkinci bölüm Proleterler ve Komünistler. Komünistlerin
aslında Proleterlerle ortak bir noktada kesiştiğini, çıkarlarının aynı
doğrultuda olduğuna değiniliyor. İki taraf da özel mülkiyetin ortadan
kaldırılmasına karşı bir mücadele verdiği için de doğruluk payı elbette yüksek
derece. Bölümün sonlarına doğru yer alan 10 adet önlemin de dikkatlice okunması
gerekir.
Yukarıda
gördüğümüz gibi, işçi sınıfının devrimde atacağı ilk adım, proletaryayı egemen
sınıf durumuna getirmek, demokrasi savaşını kazanmaktır. (s.75)
Okudukça birtakım şeyler sizi kendine
çekiyor ve aslında verilen savaşın ne olduğunu daha rahat kavrayabiliyorsunuz.
Günümüzde kapitalist sistemin insanları ne kadar sömürdüğü, emekçileri ise
insandan saymadığı malum. Okunması gerekir.
“BÜTÜN
ÜLKELERİN İŞÇİLERİ, BİRLEŞİN!” (s.92)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder