Damızlık Kızın Öyküsü
(The Handmaid’s Tale)
Margaret Atwood
Sayfa Sayısı: 384
Çeivmren(-ler):
Sevinç Altınçekiç-Özan Kabakçıoğlu
Doğan Kitap
1. Baskı, Şubat 2017,
İstanbul
--
Ben bu kitabı kaç sahafa sormuştum da, “maalesef” cevabını
almış, omuzlarım çökük, gözlerim buğulu çıkıp gitmiştim dükkanlardan. Gerçekten
çok aradım ben seni, ve sonunda raflarda gördüğümde ise büyük bir şok ve sevinç
yaşadım. Doğan Kitap’a bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.
Okuduğum üçüncü
feminist distopya ve içlerinden açık ara en iyisi, en sarsıcı ve günümüze en
paralel olabilecek konumda olanı. Kadınlar bir sabah uyandıklarında banka
kartlarının boşaltıldığını, işten çıkarıldıklarını ve sahip oldukları tüm hakların
erkeklere devredildiğinin farkına varıyorlar. Bedenleri, ruhları, fikirleri,
istekleri, düşünceleri ve arzuları artık yok, artık birisi değiller. Varlıklarını kanıtlayacak tek şey ise doğum
yapmalarını sağlayan rahimleri, Damızlık Kızlar devam ediyorlar yeni
yaşamlarına ve kitap da işte bu sistemi anlatıyor bizlere. Gilead rejimi başa
geçerek bir darbeyle yaşatıyor ve dayatıyor bu sistemi insanlara, Kuzey Amerika
bölgesinde hakimiyet sürdürdüğü söylenebilir. Kadınların bir adı da yok artık, onlara
sahip olan erkeklerin adına –ki eki eklenerek hitap ediliyorlar: örneğin; Fredinki,
Gleninki vb. Japon turistler onların fotoğraflarını çekmek istiyorlar, onlara
insan dışındaki bir obje gibi bakıyor ve çevirmenin bu kadınları tanıtmasını
istiyorlar. Mutlu musunuz? sorusunu soruyor bir adam mesela, bir seçenek olduğunu
bilmiyor, sadece tek bir cevap var, evet.
Kitap distopya
olarak adlandırılıyor ancak alttan alta verilmek istenen mesajın netliğini fark
edebiliyoruz. Bunların hepsi modern dünyamızda var olan şeyler, özellikle
Ortadoğu ve az gelişmiş ülkelerde erkek egemen toplumun kadınlara yönelik
faaliyetlerinin ve fikirlerinin ne kadar korkutucu olduğunu herkes biliyor. Kitabın
gerçekliğini ve etkileyiciliğini işte daha da arttırıyor ve okuyucu da daha çok
ürküyor bu yüzden.
Yazarın
betimlemelerinin, birinci ağızdan aktardığı duygu yoğunlukları ve
düşüncelerinin tek kelimeyle enfes olduğunu söylemek istiyorum. Kitap içine
içine çekiyor böylelikle sizi, ilk yarıda neredeyse hiçbir olay olmamasına
rağmen okuma güçlüğü çekmiyorsunuz. İkinci yarıda ise olayları ardı ardına
patlayarak içine iyice girmenizi sağlıyor, yazarın izlediği rota çok sistemli. Belli
belirsiz sonlara karşı özel bir ilgim vardır, bu kitapta da aynısı oldu. Son
bölümde ise o tarihten bilmemkaç yıl sonrasında bir konferans veriliyor ve o zamanki
durumlar değerlendiriliyor. Konuşmalardan anlaşılıyor ki, zaman ilerledikçe
pek de bir şey değişmemiş, aynı vahamet.
Nolite te bastardes carborundorum.
Memento mori.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder