29 Nisan 2017 Cumartesi

Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin Ali
Sayfa Sayısı: 160
Yapı Kredi Yayınları
85. Baskı, Mart 2017, İstanbul

Çok etkileyiciydi. Okumamak için direnip duruyordum çünkü herkesin elindeydi, tüm insanlar sanki bu kitabı okumak üzerine harekete geçmişti ve kahve+ kitap fotoğraflarının vazgeçilmezi konumundaydı. Bu da beni rahatsız ettiği için gördüğüm yerde süratle kaçıyordum. Okumakta geç kaldığım o leziz kitaplardan bir tanesiymiş meğerse, popüler olan (kitapları bu kalıba sokmak istemesem de, maalesef) ve nadir sevdiğim kitaplardan.

  Okuyan pek çok kişinin kendinden bir parça bulacağına inanıyorum. Ben bir sürü parça buldum, Sabahattin Ali ise tüm benliğini dökmüş kitaba. Yaratılan karakterler öylesine büyüleyiciydi ki, hem bu kitabı çekici kılıyor, hem de bir noktada da realiteden kopartıyor, buraya sonra değineceğim. Raif Efendi’nin edebiyata düşkünlüğü, sessizliği, sakinliği, kendisine yapılan haksızlıklara tepkisiz kalışı, insanlardan ve toplumdan uzak bir yaşam sürmesi ancak Maria Puder’e duyduğu, seneler geçmesine rağmen bitmeyen sevgisi hayranlık uyandırıcıydı. Maria Puder özgürlüğüne düşkün ve baskın bir karakterken, Raif Efendi’nin bu hassas yapısıyla beraber ruhları birbirini tamamlayacaktır.

  Olaylar o kadar etkileyici gelmedi bana, beni etkileyen şey karakterlerdi, bunların işlenişi, Sabahattin Ali’nin güzel cümleleri. Gereksiz tesadüfler hakimdi kitaba, bundan dolayı gerçeklikten bir kopuş yaşandı, bu da beni tatmin etmedi. Olabilecek durumlar, evet ama aşırı bir tesadüf havası, boşluk hissettim.

   Bu kadar içten, bu kadar samimi yazmasına ise diyecek bir şey bulamıyorum. Sonlara doğru gözlerim doldu (her ne kadar yukarıdaki paragraf tam tersini ima etse de) ve sarsıldım. Alıp kitabı bağrıma basasım geldi. İki insan arasındaki yoğun, aynı zamanda da dingin bu duygu seli başka türlü bu kadar güzel anlatılamaz, bu kadar can yakamazdı. Kendimle özdeşleştirmeyi başardığım nadir karakterlerden biriydi Raif Efendi, bir ayna görevi gördü  benim için.

  Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karmaşık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? (s.36-37)

  Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım. (s.86)

  Hayat beni kaybetmekle hiçbir şey ziyan etmeyecekti. Hiç kimsenin benden bir şey beklediği ve benim hiç kimseden bir şey beklediğim yoktu. (s.124)


  Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. (s.128)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder