14 Nisan 2017 Cuma

Doktor Moreau’nun Adası (The Island of Doctor Moreau)
H.G. Wells
Sayfa Sayısı: 197
Çevirmen: Ali Kaftan
İthaki Yayınları
4. Baskı, Aralık 2016, İstanbul

Zaman Makinesi’nden çok daha iyi olduğunu düşünüyorum, ve ayrıca okuma dönemini Frankenstein ile ard arda tuttuğum için de kendimi zeki sayıyıyorum (peh). İngiltere’de ve bazı bölgelerde bu kitabın yayınlanmasından sonra hayvanlarla yapılan deneylerin yasaklanmış olması ise ilgi çekici.

  Edward Prendick adlı bir bilim insanının içinde bulunduğu gemi kaza yapıyor ve hayatta kalabilen tek kişi kendisi oluyor. Şans eseri de oradan geçen bir gemiye alınıyor ve kurtuluyor. Geminin istikameti ise bir okyanustaki bilinmeyen bir ada, bu adada ise dahi olarak adlandırılabilecek Doktor Moreau bulunuyor. Burada Doktor Moreau hayvanları birbirleriyle karıştırarak onları gün geçtikçe insanlaştıracak faaliyetler yapmaktadır, bir dirikesimcidir aynı zamanda. Bu yarı hayvan yarı insan canlıların hepsi de Prendick’i şok etmeye yetecek şeylerdir.

  İnsanın ne kadar vahşi bir canlı olduğunu çok rahat görebiliyoruz kitapta. Birtakım kişileri vahşi olarak adlandırırken de aslında bizim de bir tetiklemenin ardından aynı biçimde davranabileceğimiz gerçeğini kabullenemiyoruz, bu kadar da ikiyüzlüyüz, kitapta buna değinilmesine de sevindim. Aynı zamanda evrime ve bilime dair sorgulamalar sunuyor bize. Milyonlarca kişinin hayatını kurtarmak için bir şeyleri öldürmeyi göze atmak iyi midir? Kötü müdür? Bilimin bir şeytan mı yoksa hayat kurtarıcı mı olduğu sorunsalı.

  Prendick bütün bunları gördükten sonra intihar etmek üzere denize giriyor ama Doktor Moreau ve yardımcısı tarafından durduruluyor. Eğer kendini boğmazsa tüm gerçeği öğrenebileceğini, bu adanın sırları hakkında bilgi sahibi olabileceği sunuluyor ona. Öldürülebilir de, ama öğrenmeyi de riske atabilir. Ve işte o zaman görüyoruz, hayatta bazen ölüm korkusundan daha çekici gerçekler var, bilmek, bilgi, öğrenmek. Prendick ikinci yola çekerek insan doğasının bir belirgin özelliğini daha sunuyor bizlere. Bilgi, her şeye ağır basan bir kavramdır.

  Alt metinde ise Doktor Moreau aynı Frankenstein’da olduğu gibi bir Tanrı figürüdür, yarattığı canlılar ise insanlardır. Aynı zamanda bir dark double (literatürde çift kişiliklı ama zıt özellikte olan karakter) durumu var kitapta. Onlara kurallar koyar ve bunları uygulamadıkları zaman cezalandırılacaklarını tembihler. Bu kurallar, dini kitaplardır. Bu yarı insan yarı hayvan canlılar da işte insanın ilkel ve modern kısımları arasındaki bir çizgiyi oluşturur. Kitabın sonuna doğru da Moreau’nun ölmesi, Tanrı’nın çöküşü ve bu yarı insan yarı canlıların tüm kuralları reddetmesi ve bağımsızlaşmasıyla son bulur.

     “Durduğun yerin biraz ötesi derin ve köpekbalıklarıyla dolu.”

  “Bu da benim tarzım,” dedim. “Kısa ve öz. Şimdilik.” (s.102)


  “Bu lanet olasıca dünya,” dedi, “her şey arapsaçı. Hayat mı yaşamışım bugüne kadar. Ne zaman başlayacak merak ediyorum. On altı yıl boyunca dadıların ve öğretmenlerin kendi paşa keyiflerine göre davranmalarına katlan; beş yılı Londra’da tıp inekleyerek geçir; rezil yemekler, kötü odalar, kötü giysiler, kötü alışkanlıklar, bir hata yap –yol gösterenimiz mi vardı sanki- sonra da bu hayvanlarla dolu adaya postalan. Burada on yıl! Be için bütün bunlar Prendick? Biz bir bebeğin patlattığı kabarcıklardan fazlası değil miyiz?”(s.155)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder