Doktor Moreau’nun
Adası (The Island of Doctor Moreau)
H.G. Wells
Sayfa Sayısı: 197
Çevirmen: Ali Kaftan
İthaki Yayınları
4. Baskı, Aralık
2016, İstanbul
Zaman Makinesi’nden çok daha iyi olduğunu düşünüyorum, ve
ayrıca okuma dönemini Frankenstein ile ard arda tuttuğum için de kendimi zeki
sayıyıyorum (peh). İngiltere’de ve bazı bölgelerde bu kitabın yayınlanmasından
sonra hayvanlarla yapılan deneylerin yasaklanmış olması ise ilgi çekici.
Edward Prendick adlı
bir bilim insanının içinde bulunduğu gemi kaza yapıyor ve hayatta kalabilen tek
kişi kendisi oluyor. Şans eseri de oradan geçen bir gemiye alınıyor ve
kurtuluyor. Geminin istikameti ise bir okyanustaki bilinmeyen bir ada, bu adada
ise dahi olarak adlandırılabilecek Doktor Moreau bulunuyor. Burada Doktor
Moreau hayvanları birbirleriyle karıştırarak onları gün geçtikçe
insanlaştıracak faaliyetler yapmaktadır, bir dirikesimcidir aynı zamanda. Bu
yarı hayvan yarı insan canlıların hepsi de Prendick’i şok etmeye yetecek
şeylerdir.
İnsanın ne kadar
vahşi bir canlı olduğunu çok rahat görebiliyoruz kitapta. Birtakım kişileri
vahşi olarak adlandırırken de aslında bizim de bir tetiklemenin ardından aynı
biçimde davranabileceğimiz gerçeğini kabullenemiyoruz, bu kadar da ikiyüzlüyüz,
kitapta buna değinilmesine de sevindim. Aynı zamanda evrime ve bilime dair sorgulamalar
sunuyor bize. Milyonlarca kişinin hayatını kurtarmak için bir şeyleri öldürmeyi
göze atmak iyi midir? Kötü müdür? Bilimin bir şeytan mı yoksa hayat kurtarıcı
mı olduğu sorunsalı.
Prendick bütün
bunları gördükten sonra intihar etmek üzere denize giriyor ama Doktor Moreau ve
yardımcısı tarafından durduruluyor. Eğer kendini boğmazsa tüm gerçeği
öğrenebileceğini, bu adanın sırları hakkında bilgi sahibi olabileceği sunuluyor
ona. Öldürülebilir de, ama öğrenmeyi de riske atabilir. Ve işte o zaman
görüyoruz, hayatta bazen ölüm korkusundan daha çekici gerçekler var, bilmek,
bilgi, öğrenmek. Prendick ikinci yola çekerek insan doğasının bir belirgin
özelliğini daha sunuyor bizlere. Bilgi, her şeye ağır basan bir kavramdır.
Alt metinde ise
Doktor Moreau aynı Frankenstein’da olduğu gibi bir Tanrı figürüdür, yarattığı
canlılar ise insanlardır. Aynı zamanda bir
dark double (literatürde çift kişiliklı ama zıt özellikte olan karakter)
durumu var kitapta. Onlara kurallar koyar ve bunları uygulamadıkları zaman
cezalandırılacaklarını tembihler. Bu kurallar, dini kitaplardır. Bu yarı insan
yarı hayvan canlılar da işte insanın ilkel ve modern kısımları arasındaki bir
çizgiyi oluşturur. Kitabın sonuna doğru da Moreau’nun ölmesi, Tanrı’nın çöküşü
ve bu yarı insan yarı canlıların tüm kuralları reddetmesi ve bağımsızlaşmasıyla
son bulur.
“Durduğun yerin biraz ötesi derin ve
köpekbalıklarıyla dolu.”
“Bu da benim tarzım,” dedim. “Kısa ve öz.
Şimdilik.” (s.102)
“Bu lanet olasıca dünya,” dedi, “her şey
arapsaçı. Hayat mı yaşamışım bugüne kadar. Ne zaman başlayacak merak ediyorum. On
altı yıl boyunca dadıların ve öğretmenlerin kendi paşa keyiflerine göre davranmalarına
katlan; beş yılı Londra’da tıp inekleyerek geçir; rezil yemekler, kötü odalar,
kötü giysiler, kötü alışkanlıklar, bir hata yap –yol gösterenimiz mi vardı
sanki- sonra da bu hayvanlarla dolu adaya postalan. Burada on yıl! Be için
bütün bunlar Prendick? Biz bir bebeğin patlattığı kabarcıklardan fazlası değil
miyiz?”(s.155)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder